29 Ocak 2009 Perşembe

Ah/Sukut-ı Hayal-Nurullah Genç

Ah/ Sukut-ı hayal
ateşiyle pürmelal yandığım sen miydin ah
dallarına umutla konduğum sen miydin ah
bir kenarda bırakıp şehla defineleri
nice bin kez yolumdan döndüğüm sen miydin ah
göğsümün duvarına işledim hayalini
her saniye ismini andığım sen miydin ah
bu hazin kayboluşta, bu gönül sahrasında
bengisu diye içip kandığım sen miydin ah
nasıl da kuytulandı yüreğim köşelerde
tutundukça tahtından indiğim sen miydin ah
bazen cehenneminde eridiğim yanardağ
bazen kutuplarında donduğum sen miydin ah
dağıttı efsunumu saçlarında sünbüller
ruhuma leyla diye sunduğum sen miydin ah
nice güller var imiş senden daha kırmızı
hayatımın tek gülü sandığım sen miydin ah

Nurullah Genç

Edebiyat Dönencesi Özet

KİTABIN ADI
EDEBİYAT DÖNENCESİ
KİTABIN YAZARI
DOĞAN HIZLAN
YAYINEVİ VE ADRESİ
YAPI KREDİ YAYINLARI/
İSTANBUL
BASIM YILI
2003


Doğan HIZLAN’ın “Edebiyat Dönencesi” adlı müstesna eserinin özeti nasıl olur bilmiyorum. Bu eserde genel olarak şair ve yazarların eleştirileri yapılmıştır. Biz burada “özet” kelimesiyle kastedilen manadan ziyade, genel bir değerlendirme yapmayı uygun gördük. Çünkü böyle bir eseri özetlemek diye bir durum söz konusu değildir. Çalışmamızın ilk kısmında, muharririn genel olarak görüşleri ve eser hakkında bilgi verilecek; sonraki kısmında içerik ve örnekler üzerinde kısaca durulacaktır.

Bu eser her şeyden önce bir eleştiri kitabıdır. İlgilenenler bilirler, “eleştiri veya tenkit” başlı başına edebi bir türdür. Bu eserde yazarın kapsamlı eleştiri yazıları bir araya getirilmiştir. Kitapta yer alan eleştiri yazıları yazarın farklı zamanlarda çeşitli edebiyat dergileri için kaleme aldığı yazılardır. Bu yazılar farklı bir bakış açısıyla ortaya çıkmış, yazarın deyimiyle “tematik” yazılardır. Genellikle şairler hakkında yazılan tematik yazılar bunlar. Şairlerle ilgili bu yazıların bir kısmı, şairlerin düzyazılarından yola çıkıp bir şiir kuşatmasına dönüşüyor. Bu, o şairin şiirinin anlaşılması için iyi bir yol olduğu bu eserde açık bir şekilde görünüyor. Belki şairler düzyazıları, şiirlerinin açıklaması olarak düşünmediler ama elimizdeki örnekler gösteriyor ki ((örnek :Attila İlhan)) şiire böyle bir yaklaşım farklı bir okumaya götürüyor okuyucuyu.

Şairlerin düzyazılarından hareket ederek şiirini anlamaya çalışmanın yanında, bir de bazı şairlerin şiirlerinde belli temalar ağırlık kazanır. Okuyucu için adeta anahtardır o temalar. Eleştirmen için de bu temaların izini sürmek meşakkatli olduğu kadar eğlencelidir. Tematik yaklaşım eleştiri yöntemi açısından da oldukça önemlidir. Tabi sadece temadan bahsetmek ,hele hele şiir için, çok eksik bir yaklaşım olur. Biçim de tema kadar üzerinde durulması gereken bir mevzudur.Çünkü biçim de bir şairin şiir anlayışı hakkında çok şey söyler.

Edebiyat bir bütün olarak düşünülmelidir.Çünkü nesirle nazım,özellikle günümüz edebiyatında, iç içedir.Bu eserde bazı nesirler üzerinde de duruluyor. Gerçi yazar bu konuda çok titiz davranmıştır. Biraz da “öznel” davranmıştır diyebiliriz.Hatta bunu bazı yerlerde itiraf etmektedir:”Edebi zevkimin yönlendirmesiyle oluştu belki de bu yazılar.” demektedir.

Doğan HIZLAN’ın bu eserde vurguladığı bir nokta daha vardır ki, çok dikkate değerdir:’’Bir yazara,bir şaire eleştirmenler sahip çıkabilir,onun edebi değerinin kanıtlarını öne çıkarabilirler. Peki eleştirmenin yaptıklarını, yazdıklarını kim savunacak? Onun edebiyat tarihi içindeki yerini ve önemini kim vurgulayacak? Bir edebi haksızlık söz konusu değil mi burada?” Tabi bu cümlelere, bu yol gönüllü bir yoldur diye eklememek elde değil.

Edebiyat daha iyiye ve daha güzele ulaşma isteğinin bir ürünüdür. Aslında bütün sanat eserlerinin gayesi aynı gayedir. Eleştirmenin işi burada, hem okuyucuya hem şaire (yazara) yol göstermektir.Yani edebiyat eseri ve eleştiri bir bütündür. Edebiyatın iyi ürünleri oldukça eleştiri de var olacaktır. Yok, oluş bu durumda çift taraflı bir hadisedir.

Eleştiride Öznellik-Nesnellik Meselesi:

Öznellik sadece sığ, derine inmemiş, beğendim-beğenmedim, iyi-kötü sözlerine indirgenemez. Nesnellikle ilişkisi bir paradokstur.Öznel anlayışla yazılmış yazıların toplamından nesnel bir yazı ortaya çıkmaz.Ama öznel yazıları nesnel bir anlayışla eleştirdikten sonra geriye tortu gibi bir şey kalır. Ne öznel denilebilir ne nesnel…

Nesnel anlayışımızı ,denetimli biçimde kullanırsak, öznellik zenginleştirebilir. Öznel anlayışta da nesnel veriler eleştirmenin yargılarını yönlendiriyor.Paradoks…

Nesnel eleştiride metni yan öğelerden ayıklayıp sadece bir anlayışın,disiplinin,akımın,yöntemin buyruğuna verme tehlikesi vardır.Yani eleştirmen öznel olurken de nesnel olurken de tehlikededir.

Eleştiri de tematik yaklaşım yanında biyografik yaklaşım da önemlidir.Çünkü bazı eserlerde (yazarlarda) hayatın gerçeği edebiyat gerçeğinin önüne geçiyor.

Eleştirmen ister öznel olsun ister nesnel olsun,önemli olan onun tutarlı olmasıdır.Tabi tutarlılık değişmezlik demek değildir. Değişim içinde bir tutarlılık vardır.Ama genel olarak eleştiride “değişmez ölçütler toplamı” diye bir şey söz konusu değildir.Çünkü değişen yazar karşısında değişen eleştirmen olmak zorundadır.

Nesnellik duygulardan,birikimlerden,yılların içinde oluşturulmuş beğenilerden,okuduğunuzu bir kültür anlayışı içine yerleştirmekten sakınmak,kişiselleşmekten arınmaksa öznellik daha iyidir. Öznellik,yüzeysel bilgilerle,birikimsiz göstermelik bir ölçütler toplamını uygulamak, sadece temellendirilmemiş beğenilerle gerekçesiz eleştiri yazmaksa nesnellik daha iyidir.

Doğan Hızlan değişmez kale gibi ölçütlerin eleştirmeni değildir.Genel olarak eleştirmenler değişmezse eleştirilen şair(veya yazar) ve yazara haksızlık edilmiş olunur. Her şairi eleştirirken eleştirmen, kendi kuramına,ölçütler toplamına ekler yapmak zorundadır.Mesela; Attila İlhan’la ilgili bir yazıda müziği es geçemez eleştirmen. Berna Moran’ı eleştirirken batılı kaynakları ve akımları bilmek gerekir. Aynı durum divan şairleri için bile geçerlidir.

Yorum ise eleştiriden çok farklı bir kavramdır. “Yorum eleştirinin bir öğesidir; ama eleştirinin kendisi değildir.Yorumun kıyısında dolaşabiliriz. Şöyle ki:Şiirin gücünü anlamdan soyutlayamayız elbette;ama tam olarak anlamla da açıklayamayız.Bir şiir kapalı olabilir,karanlık olabilir,anlamı gizli olabilir.Ama gene de açıklanabilir.






Elimizdeki bu eserde yazar,ayrıntısına giremeyeceğimiz (daha doğrusu öyle bir çalışma bu çalışmanın sınırlarını aşar.) eleştiri yazılarını toplamıştır. Bu yazıları başlıklar halinde buraya kitaptaki sırasına uyarak alıyorum. Parantez içindeki notlar başlığa eklenmiştir.

--Edebiyat Pusulamız(Fethi Naci)
--“Şair”likten “Nasir”liğe Attila İlhan
--Esin Perisini Kışkışlayan Şair(Ahmet Oktay)
--Bilge Karasu’dan İnsan İlişki(leri)sizlikleri
--Şiiri Siz tamamlayın(Melih Cevdet Anday)
--Behçet Necatigil’in Düzyazıları
--Turgut Uyar Üzerine Divani Notlar
--Ümit yaşar’ın Şiirini Yıllar Sonra Okumak
--Gülten Akın’da Kadın kavramının Peşine Düşmek
--Dağlarca’da Şiirsel Tasavvufun İzleri(Fazıl Hüsnü Dağlarca)
--Hilmi Yavuz:Düzyazı Şiirle Bilardo Oynuyor
--Belleğimdeki Edebiyatta İstanbul İzdüşümleri
--Düzyazımız da Karadır Abiler(Ece Ayhan)
--Fazıl Hüsnü Dağlarca’da Batı Acısı
--Çelişkilerin Tutarlı Eleştirmeni Nurullah Ataç
--Opera Üzerine Bir Uvertür Libretto ya da Tekvin
--İnceliklerin Öykücüsü Vüs’at O. Bener
--Edip Cansever’de Tipler ya da ‘Öyleyse Yaşamak Ne Bayan Sara’



Mehmet ÇAKIR